Türkiye’de ölmek ucuzluğu var. Gözaltına alınmak çok kolay!
Son okuduğu kitap olan Rosi Bradiotti-İnsan Sonrası’nın yanına not düşmüş: Türkiye’de ölmek ucuzluğu var. Gözaltına alınmak çok kolay!
Boysan’ın siyasete girme isteğine dair…
Gezi’nin öyle güzel bir ruhu vardı ki, aileler çocuklarına “evine git” diyemedi. Onları uzaktan takip ettik. LGBT’lerin oradaki görünürlüğü ve diğer platformlarla iyi temas halinde olmaları çok önem kazandı ve siyasette de sanki onlara bir kapı aralanmış gibi hissettik. Boysan’ın süreci de böyle başladı. Boysan yıllardır aktivist olarak bu minvalde bir hareketin içerisindeydi ama siyasete girmeyi pek düşünmüyordu, düşünse de bu kapıyı göremiyordu.
Arkadaşları da Boysan’ı Belediye seçimlerinde aday olması için cesaretlendirdi. Boysan da bizlere dedi ki “Aslında siyasete girmek istemiyorum ama girmeden de olmayacak. LGBT’leri orada da temsil etmeliyiz. Evet hareketimizde bir yerlere geldik ama belli bir noktada tıkanıyoruz” diyordu.
Buna karar verdiği zaman bize geldi. Biz anne-baba olarak bunu detaylı konuştuk ve onun yanında olduğumuzu söyledik. Özel hayatının kısıtlanması gibi pek çok riskleri de vardı. Bunu da kabul ederek bunun içine girdi. Öldürülen, dışlanan, tedavi göremeyen arkadaşlarını düşündü ve onları da temsil etmek adına bu işe soyundu. Beşiktaş Belediyesi’nden Sedef Çakmak’la bu yola girdiler. Arkalarından gelenler de oldu.
Karar verdiği gün, hiç unutmuyorum, “Ben bir arkadaşımın bile hayatını kurtarabiliyorsam veya sağlığına kavuşmasını sağlayabileceksem, ben bunu yaparım, ben buna varım” dedi.
Aslında LGBT hareketi, siyasetlerin, partilerin üzerinde bir hareket. Kapılar aralandığı zaman bu çocukların ilk hedefleri oydu. LGBT varoluşu her şeyin üzerinde. Din, dil, ırk tanımıyor.Bu da bazen yanlış anlaşıldı.
Belediye ile ilişkileri…
Şişli Belediyesi’ne girdikten sonra, Hayri İnönü’nün de isteğiyle, kent konseyinin çok demokratik ve özgürlükçü bir alan olması konusunu Bursa’da Nilüfer belediyesine gidip incelemişti ve bunu bir rapor halinde Şişli Belediyesi’nde de uygulanmak üzere Hayri beye sundu.
Boysan, Belediye’de çok seviliyormuş. Kendini, belediyenin yöneticilerinden işçilerine kadar özel kimliğiyle sevdirmiş olması, o şekilde var olması çok önemli.
Cenazesine belediyede özel tören yapıldı, bu bile bir ilk. Şişli Belediyesi bütün imkanlarını seferber etti. Cenaze günü bütün işçiler onun gökkuşaklı görsellerinin olduğu yaka kartlarını iğneleyerek gezmişler, belediyeye resimleri asılmış.
ABD’ye gidişi …
Dünya çapında insanları toplayan GLIFAA (LGBT Pride in Foreign Affairs Agencies)’in davetlisi olarak oradaki STK’larda özgürlük ve eşitlik konusunda danışmanlık görevi yaptı. Buradaki çalışmalarını da belediyede hayata geçirmeyi istiyordu.
Amerikan Dışişleri’nin Onur Haftası kutlamasına katılan Boysan, Washington’daki Department of State binasında, bakanlığın üst derece misafirlere ağırlama yaptığı tarihi salonda 200’ün üstünde ABD’li diplomata hitap etti. Bu toplantıda Türkiye’de LGBTİ’lerin uğradıkları ayrımcılıklardan, derneklerin karşılaştığı kapatılma davalarından ve İstanbul LGBTİ Onur Haftası’nın kazandığı görünürlükten bahsetti.
Geleceğe dair projeleri…
Şişli Belediyesi’nde hem ücretsiz HIV testi hem de trans bireylere sağlık hizmeti verme projelerini gerçekleştirdi. Bunun haricinde bir dernekler bileşkesi ve trans sığınma evi projesi vardı. Bunu hayata geçirmeye çalışıyordu. Ancak Boysan elbette belediyede sadece LGBT alanında işlerle ilgilenmedi. Başka pek çok projesi vardı.
Hep şunu derdi: Yerelde elde ettiğimiz hakları hayata geçirelim. Ülke genelinde de bunları uygulayacak bir aday çıkarabiliriz veya bizler de olabiliriz…”
Darp edilmesinden sonra…
Kent Konseyi’nden sonra bu darp olayı olmuştu. Bu olaydan sonra, biz durduk bekledik, bakalım ne olacak dedik? Elbette insan çocuğunu büyütürken insan kılına zarar gelsin istemiyor. Bana “Anne üzülme sakın. Ben demokrasi adına bunu yaşadım. Bu iyi bir şey. Bak şimdi daha da hırslanacağız. Esas mücadele şimdi başlıyor” demişti.
Son bir senedir az görüşüyorduk…
Evet biz annesiydik, babasıydık ancak son bir senedir onu mümkün olduğu kadar az meşgul etmeye çalıştık. O artık topluma mal olmuştuk, önemsiz şeylerle zamanını çalmamaya özen gösteriyorduk. O topluma mal olmuş bir figürdü.
Ölümünden sonra LGBT dünyası olarak daha da güçlü birleştik…
Bizim için çok acı bir kayıp, Boysan’la birlikte Zeliş’imizi, Mert’imizi kaybettik. Boysan ve Zeliş’in mücadelesine devam edeceğiz, umutluyuz. 1 aydır bu süreci yaşıyoruz. Bütün herkesin aynı şekilde ciğeri yandı. LGBT hareketinde öldürülenler, hastalıkla kaybettiklerimiz oldu ama hiçbir zaman bu kadar ani bir şey yaşamadık. Bu olay bizi birleştirdi. Boysan’ın bir arkadaşı şunu şöyledi: Ben Boysan’da hepimizden bir parça görüyordum. Hepimizde eksik, ortaya çıkaramadığımız bir parçayı varlığıyla ortaya çıkardı.
Boysan’ın uluslararası bağlantılarının ve insani lişkilerinin bu kadar güçlü olması, insanların hayatında bu kadar yer bırakması beni şaşırttı.
Mücadelemize daha güçlü olarak devam edeceğiz. Dibe vurmadan yukarı çıkılmıyor. Bu durum bir birlik hissi yarattı. Aralarında anlaşmazlık olan gruplar bile barıştı ve bir araya geldi. Ortaya koşulsuz bir sevgi çıktı.
Ölümünden sonra olanlar…
Bizi üzen veya şaşırtan bir taziye gelmedi. Boysan’ın ölümünden sonra baya bir kalabalık kitle oluştu etrafımızda. İnsanlar puzzle’ın parçalarını tamamlar gibi onla olan farklı farklı anılarını anlattılar.
Biz aslında bu konuda açık bir aile olmamıza rağmen, onun eşcinsel kimliğini bilenlere bilmeyenlere, kafasında parça parça fikirleri olanlara, gökkuşağı bayrağını tabut üzerinde görünce, onun ne bayrağı olduğundan başlayarak konuyu anlattık. Hatta baktık iş uzayacak, “evlerdeki LISTAG broşürlerini verip, sen bunları buradan öğren” dediklerimiz bile oldu.
Aktivizm aslında bu süreçte bile devam etti. Bu iki çocuk, giderayak insanlara ne çok şey öğretti diye düşündüm.
Herkesten birçok mesajlar aldık. “Sema anne, Boysan’ın yerini tutmaz ama özlediğin zaman onun yerine benim başımı okşayabilirsin” diyenler oldu.
Bazı aileler çocuğunu kabullenme sürecini donduruyorlar, çocuklarının cinsel yönelimini öğrendikleri zaman bununla yüzleşmeyi erteliyorlar. Oysa ki bunun için hiç zaman olmayabilir. Bir bakarsınız çocuğunuz bu dünyadan gitmiş. Çocuğunuzu kucaklamayı ertelemeyin.
———————–
Sema Yakar: Bana çok güçlüsün diyorlar. Benim için iki yol vardı. Ya acının içinde boğulup gideceksin ya da öbür yola geçip mücadeleye devam edeceksin. Boysan da bunu isterdi. Onlar da çok ölümler yaşadılar, arkadaşlarını kaybettiler. Kalkıp kalkıp yürüdüler. Biz de bunu yapmalıyız.
Geçen hafta belediyeye gittim. İki toplantıya katıldım. Elbette kolay değildi. Ama biliyorum ki şimdi gitmesem, erteleyip dursam o korku beni saçak gibi sarıverecek.
Boysan sürekli notlar alırdı, aklındakileri unutmamak için defterlere yazardı. O gün Boysan’ın not aldığı defteriyle birlikte belediye meclisi toplantısına gittim. Onun son not aldığı sayfayı çevirdim ve boş sayfanın üzerine yazmaya başladım. “Sen gittin, haydi biz buradayız devam ediyoruz” diyerek. Defterler yarım kalmayacak devam edecek.
Bu mücadelede yürümeye devam edeceğim. Ben yürüdüğüm zaman bende Boysan ve Zeliş’i hep görecekler.
———————-
Hakan Yakar: Ben de dün Boysan’ın vefat ettiği yerdeydim. Çocukların kazayı nasıl yaşadığı, neler olduğunu bizzat öğrendim. Çok acı bir olay ama yüzleşmek zorundaydım.
Özenerek bözenerek büyütüyorsun. Onun üzerine senin verdiğin şeylerin çok daha büyüğünü kendisi koyarak aslında bizim bir öğretmenimiz oldu Boysan. Bizlere çok şey öğretti. Çok özgür bir ruha sahipti. Hiçbir şekilde baskıya gelmeyen, kafasındaki doğrusu neyse onu uygulayan, mücadeleci bir insandı.
Onun ölümünden sonra ilk kez konuşuyorum. Basında benim LGBT yürüyüşündeki “Babanım,Yanındayım” pankartı taşıyan görselimi kullandılar ve bunun için bana çok ağır söz söyleyenler de oldu. Ben çocuğumun ne arkasında ne önünde durdum, çocuğumun yanındaydım. Olması gerektiği gibi.